Botanik bahçesini gezdikten sonra geldiğimiz yoldan geri dönerek ana caddenin Casemates meydanı tarafından dar ve dik merdivenli ara sokaklarına dalıp başlıyoruz yavaş yavaş yukarıya tırmanmaya. Zaman zaman çıkmaz sokaklara denk gelip geri dönmek zorunda kalsak da yüzlerce merdivenin ardından biraz yürüyerek Mağribi Kalesi ile karşılaşıyoruz. Kale Cebelitarık’ın batı yakasına hakim bir noktada. Son derece sade mimariye sahip, iyi korunmuş, ufak sayılabilecek kalenin içindeki bölümleri gezdikten sonra merdivenlerden kıvrılarak teras diyebileceğim çatısına ulaşıyoruz. Burada gördüğüm manzara beni fazlasıyla etkiliyor. Cebelitarık’ın ilginçliği ile ünlü havalimanı ve iki adım ötede bulunan İspanya ile arasındaki körfezin maviliğini görmek son derece heyecanlı bir deneyim sunuyor.
Her ne kadar adı Mağribi Kalesi olsa da günümüzde kaleden geriye kalan, 11. yy’a kadar uzanan tarihe sahip bu kuledir. Kalenin orjinali bu noktadan Casemates Meydanına dek uzanan büyük bir yapıymış. Mağribi Kale kompleksi bünyesinde çeşitli binalar, kapılar, güçlendirilmiş duvarlar ve Egemenlik Kulesi ile oldukça görkemli, kullanışlı ve dayanıklı bir yapı olarak yıllarca hizmet vermiş. Kayada bulunduğu hakim nokta ve büyük yapısı sebebiyle denizden gelen, ziyaretçi ya da düşman her kim ise, daha Cebelitarık’a yaklaşırken etkileyici bir görüntüyle karşılaştıklarına eminim.
Tarih boyunca çok sayıda kuşatmayla karşılaşan kule sağlam taş yapısı sebebiyle çok fazla zarar görmemiştir. Üst katlarında bazı savaş izlerine rastlamak mümkün. İlginç bir tarihi detayı ise girişteki görevliden öğreniyorum. Sohbet arasında Türkiye’den geldiğimi öğrenen görevli 1540 yılında Türk korsanlarının Cebelitarık’a saldırdığını, bu sırada yüzlerce insan Mağribi kalesinin egemenlik kulesine gizlenerek güvende kaldığını anlattı.
Kulenin içinde çeşitli yaşam alanları mevcut. Çok çok iyi korunduğunu söyleyemem fakat en azından o dönemde kuledeki hayatı anlamak için oldukça yeterli. Kulenin içini gezdikten sonra çatısına çıkıp manzarayı izleyip biraz fotoğraf çekerek turumuza devam ediyoruz. Bir sonraki durağımız “Kuşatma Altındaki Şehir” konulu açık hava müzesi.