Meltem Rüzgarları ve KEA

Ege’nin ünlü meltem rüzgarları ile tanışacağız. Korint boğazından geçtikten sonraki rotamız Atina’nın güneyinden geçerek kuzey doğuya yönelmek ve Andros – Tinos adalarının arasındaki geçitten direkt Çeşme’ye doğru yol almak şeklinde çizilmişti. Fakat Makronisi adasının 6 deniz mili güney batısında fazlasıyla dalgalı bir denizle karşı karşıya kalmıştık. Günce’nin beni uyandırmasıyla işin ciddiyetini daha iyi anlamıştım. Güverteye çıktığımda ortalık karmakarışıktı. 30 derece iskele yönünden yaklaşık 20-25 knot hızla esen rüzgar ve Ege denizinin çalkantılı dalgaları herkesin keyfini kaçırmak bir yana endişelere de sebep olmaktaydı.

Ben ve Uli dışında herkes için bu ilk açık deniz deneyimi zorluklara sahne oluyordu. Yelken açmak neredeyse imkansızdı. Orsa[1] seyri yapmamız gerekiyordu fakat teknenin aşırı derece yatması teyzemde ve Günce’de korkuya sebep oluyordu. Ancak floğu yarım açabilmiştik, teknenin başını bastırabilmek için. Zorlu hava şartları ve bir anlık panik herkeste strese sebep olmuştu bile. Acil bir karar vermek gerekiyordu. Ya rotamızdan sapmadan dalgalara çarpa çarpa ilerlemeye çalışacaktık ya da yakınlarda sığınacak bir yer bulacaktık. Burundan aldığımız sert rüzgar yüzünden normal şartlarda 5,6 – 6 knot olan hızımız yer yer 1,5 – 2 knot’a kadar düşüyordu.

Telsizle bir çağrı gönderdim. Şansımıza bir Türk tankeri yakınlardaydı. Bize fırtınalı günlerde sığındıkları bir kıyının koordinatlarını verdiler. Bizden yaklaşık 30 deniz mili kuzeyde kalan Karystos sahilinden bahsediyorlardı. Fakat oraya gidebilmek için burundan esen rüzgara karşı yaklaşık 10-15 saat yol alamız gerekiyordu. Teknedeki herkes için bu oldukça fazla sürecek bir yolculuktu.

GPS ile etraftaki adaların kıyılarını araştırırken birden doğumuzda görüş alanımızda olan Kea adasında korunaklı görünen bir liman olduğunu fark ettik. Girişinin dar ve yer yer kayalık yapısı bizi ilk başta düşündürmüş olsa da denemeye karar verdik. Yaklaşık 6 saat içinde Kea limanına giriş yapabilmiştik. Limana girer girmez hiç beklemediğimiz bir görüntüyle karşılaştık. Gerçekten çok korunaklı olan limanda büyük yolcu gemileri, yelkenliler ve lüks yatlar demirlemişlerdi. Biz doğal korunaklı, ıssız bir liman beklerken burası tam bir merkez çıktı.

Kendimize diğer teknelerin yanında uygun bir yer bulup tekneyi bağladık. Burada ise ne polis geldi ne de telsizle herhangi bir mesaj aldık. Yorucu ve sert yolculuk sonrası karaya ayak basmamız herkesi rahatlatmıştı. Kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. İlk olarak etrafı biraz dolaştık ve yemek yiyebileceğimiz güzel bir yer bulduk.

Burası gerçekten hoş bir ada kasabası. Sonradan öğreniyoruz ki buraya Atina’dan motor yatlarıyla Uzo – balık keyfi yapmaya gelenler çok olurmuş. Oldukça ufak, huzurlu ve sakin bir kasaba. Yemeğimizi yemek için Aristos Greek Tavern’e oturuyoruz. Burası sonradan öğrendiğime göre oldukça ünlü bir yermiş. Sahipleri çok sıcakkanlı ve yemekler de oldukça lezzetliydi. Brindisi’den ayrıldığımızda yakaladığımız palamutu da mutfağa verip pişirmelerini istiyoruz.

Yemek sırasında ne yapacağımız kararlaştırmaya çalışıyoruz. Acaba havanın durulmasını mı beklemeli yoksa rotamızda düzeltmeler mi yapmalıyız? Baranla birlikte etrafı dolaşıp diğer teknelerin kaptanlarından bilgi almaya çıkıyoruz. Güzelce bir motor yatın kaptanı bize yardımcı oluyor. Kendisi Yugoslav bir kaptanmış. Bizim Türkiye’den geldiğimizi öğrenince hemen “komşu” diye sesleniyor. Başımızdan geçenleri anlatınca önce bir kahkaha atıyor. Ardından havanın ne zaman durulacağını soruyoruz ve bize garip garip bakarak “havanın nesi var çok güzel” diye cevaplıyor. İşte o an bir şeylerin yanlış gittiğini düşünmeye başlıyorum. Ben ısrarla karşılaştığımız havanın sertliğinden, rüzgarın şiddetinden bahsederken kaptan gülmeye devam ediyor ve bana o çok bilindik kelimeyle cevap veriyordu; “Meltemi”

meltem rüzgarları

Meltemler; kara ile deniz arasında eser. Öğle vakitleri karalar ısınıp, alçak basınç sahası meydana getirince denizden karaya doğru eser. Gece bunun tesiri çok daha yavaş olur. Bu hava akımları vadilerle dağlar arasında da meydana gelir.

Bir İzmirli olarak meltem rüzgarlarının ne kadar rahatlatıcı olduğunu bilmeme rağmen şu anda tam da bu rüzgarların oluştuğu yerde bulunduğumuzu öğrenmek beni bir kez daha şaşırtıyor. Bizim bildiğimiz meltem rüzgarları akşam üstü serinlik veren hafif hafif esen tatlı bir rüzgardır. Tabii bir ayrıntıyı gözden kaçırdığımı fark ediyorum. İzmir’de biz körfezin koruyuculuğu altında bu tatlı esen rüzgarın keyfini çıkarıyorduk. Bu bölgenin kuvvetli meltem rüzgarları için bir merkez olduğunu öğrenince seviniyorum fakat ekibin geri kalanı için aynı şeyi söylemek çok güç.

Meltem Rüzgarları ve Orsa Seyri

Yugoslav kaptan harita üzerinden bize yol almamız gereken rota hakkında bilgi veriyor. Kea’dan sabahın erken saatinde ayrılıp adayın kuzeyinden güneye doğru yönelmemiz ve Syros adasını geçtikten sonra doğuya yönelerek yelken basmamızı tavsiye ediyor. Böylece güneye inerken kuzeyli rüzgarı arkamızdan alıp sabah sakin havada hızlı bir seyir yapacak ve öğleden sonra da doğuya yönelerek kuvvetlenen rüzgarın da yardımıyla apaz seyri yaparak rüzgarın bizi Kuşadası açıklarına kadar götürmesini sağlayacaktık.Böylece Ikaria ve Samos adalarının arasından geçerken akşam vakti olacak ve rüzgarın kesilmesiyle rahatça kuzeye doğru ilerleyebilecektik.

Bu rota planı bol bol yelken basmak ve tekneyi mümkün olduğu kadar çok yatırarak hızlı bir şekilde yol almak anlamına geliyordu. Gerçekten heyecanlı ve keyifli olacağı belliydi. Kaptan halimize çok gülüyordu. Ben 22 knot rüzgar gördük dediğimde gülümseyerek gençliğinde bu adaların arasında 20 knot rüzgarın altında yelkene çıkmadıklarından bazı günler 25-30 knot rüzgar olduğunda nasıl da neşeyle yelken yaptıklarından bahsetti. Bu beni hem rahatlattı hem de heyecanlandırdı. İzmir körfezinde yelken dersi alırken en fazla 8-10 knot rüzgar görmüştüm. Bu bile yeterince heyecanlıyken 20-25 knot rüzgar fikri heyecanımı katlamaktaydı.

Yeni rotamız üzerinde hemfikir olduktan sonra Günce ve teyzemin bu yolculuğu göze alamayacağını fark ettik. Mecburen burada yolumuzu ayırmamız gerekecekti. Yolcu feribotları hakkında bilgi aldık. Plana göre yine Baran, ben ve Uli tekneyle yola devam edecek diğerleri de sabah ilk feribotla Atina’ya oradan da Çeşme’ye gidecekti. 2 gün sonra sabah vakitlerinde Çeşme’de buluşmayı umuyorduk.

Akşam güzel bir uyku çektikten sonra sabahın ilk ışıklarıyla yola çıktık.

[1] Orsa Seyri: Yelkenli teknenin rüzgarın geliş yönüne göre rüzgara karşı gitme çabasına ORSA SEYRİ denir.