Yaklaşık bir yıldır planını ve hazırlıklarını yaptığım Anadolu kıyılarında yürüyerek yapacağım seyahatim için ilk adımlarımı atmaya başladım. Sıcak bir günde, öğlen saatinde Sarp sınır kapısından başladım yürümeye. Öğlen güneşi altında kızarmakla meşgul bir halde Kemalpaşa ilçesine varmam bir saati buldu. İşgüzarlığım sebebiyle şapkasız yürüdüm, siz şapkasız çıkmayın abi. Son dakikalarda beynimin kaynamasını engellemek için yanımdaki suyu kafama döküp durdum. Neyse ki Kemalpaşa‘da çok güzel bir hasır şapka buldum.


İlçenin içinden geçerken her zamanki gibi çocuklar hemen çevremi sardı. İlk bakışta beni yabancı turist sanan çocuklarla Türkçe konuşunca şaşırdılar tabii. “Abi ne yapıyorsun burada? Abi elindeki sopalar ne? Abi deli misin yürüyerek gidiyorsun?” gibi sorulara maruz kalmak benim için oldukça sıradan oldu. Bir yandan yürüyorduk diğer yandan da sohbet ediyordum. Tek tek açıklamaya çalıştım çocuklara, yolumu, neden yürüdüğümü, yaşadıkları yerin güzelliğini ve daha fazlasını. Kemalpaşa’nın merkezini geçip eski Hopa yoluna yöneldim. Bir yıldır şehirde, dört duvar arasında sıkışıp kaldıktan sonra köy yollarına çıkınca çocuklar gibi şenlendim.
Eski Hopa Yolunda
Kemalpaşa ilçesinden geçtiğim eski Hopa yolu kıvrılarak yükselen, toprak bir yol. Bu bölgede yol almak için gps veya harita şart. Yollar sürekli çevredeki diğer köylere veya evlere ayrılıyor. Bu yüzden neresi ana yol, neresi tali yol belli değil. Çay tarlaları arasında, dik yamaçların oluşturduğu derin vadilerle bezenmiş bu güzel yoldan yürümek kesinlikle keyfimi yerine getirdi. Ne havanın sıcaklığı, ne nemi umrumda olmadı. Sanırım oksijen bol geldi ki hızlı hızlı yürüdüğümü farkettim.


Yol boyunca çay toplayanlara denk geldim. Gerçekten zor bir iş. Dik yamaçlarda sabahın ilk ışıkları ile çay toplamaya başlayıp akşam üstü saatine kadar çalışmaya devam ediyorlar. Soruyorum “Getirisi nasıldır, emeğinizin karşılığını alıyor musunuz, memnun musunuz?” diye… Eskiye göre çaylarını daha iyi değerle sattıklarını öğreniyorum. Yıllar öncesinde çaylarını toplayıp teslim ettikten sonra ödemelerini almak için bir iki sene bekledikleri oluyormuş. Artık sistem değişmiş. Çayı teslim ettikleri an ödemelerini aldıklarını anlatıyorlar. Genel olarak özel şirketler yerine Çaykur’un ödeme konusunda daha avantajlı olduğunu öğrendim.

Çay konusunda yerinde önemli bilgiler de aldım. Bu bölgede herkes Çaykur’un tiryaki çayını kullanıyor. Söylenenlere göre katkısız tek düzgün çay da Çaykur ürünleriymiş. Diğer özel şirket çaylarını hiç satın almayın diyor buradakiler.
Başarısız Kamp Girişimi
Öğlen başladığım yürüyerek seyahatim inişler ve çıkışlar ile gün batımına yakın bir saate kadar devam etti. Arazinin yapısı sebebiyle düz bir alan bulmak neredeyse imkansız. Köydeki bir amca bana yolu tarif etti. “Boşver sen bu eski yolu, ilerde heyelan var, yollar karışık kaybolursun. Bak şu ilerdeki yoldan sağa dön, aşağıya doğru inen beton yolu takip et. Deniz kıyısından ilerle.” diyerek akıl verdi. Hem heyelan bölgesi olması hem de bu sene ayıların çok fazla ortalıkta görülmesi sebebiyle yoldaki herkes bana inatla deniz kıyısından yürü dedi durdu. Yerel halk en iyisini bilir diyerek başladım beton yoldan aşağı inmeye. Dimdik bir yol, günün yorgunluğu, sırtımdaki çantanın ağırlığı ile elimdeki batonlardan zar zor inerken sağ bacağım deli gibi titremeye başladı. Her adım attığımda zangır zangır titreyen bir bacak, dimdik bir yokuş aşağı yol ve kocaman bir çanta ile her an düşmeyi bekleyerek yoldan inmeye devam ettim.

On dakika sonra sol tarafta bir düzlük alan görünce tamam dedim bugünlük yeter. Bir de düzlüğün iki yanından akan derecikler de günün bonusu oldu tabii. Önce karnımı doyurayım, biraz dinleneyim derken iki genç geldi yanıma. Merhabalaştık, biraz sohbet ettik, ne yapmaya çalıştığımı anlamaya çalıştılar.

Ve daha sonra Mert dedi ki: “Abi boşver burada kalma sen, ayı iner, çakal çıkar. Bu yoldan beş dakika in aşağıya, deniz kıyısında balıkçı barınakları var. Konuş, anlat derdini orada seni misafir ederler. Çadır kuracak yer gösterirler.” Ulan dedim yola çıktığımdan beri herkesin ağzından ayı lafı eksik olmuyor. Bu kadar çok duyduğuma göre vardır bir hikmeti. Eh napalım, yerlisinden daha iyi bilecek değilim ya, Mert’in sözünü dinledim, çantamı topladım ve yavaş yavaş deniz kıyısına indim.
Yardımsever Balıkçılar ve Zap Zap

Mert’in sözünü dinleyip deniz kenarına inerek harika bir karar verdiğimi anladım. Burada Zap Zap Mecit ve arkadaşları beni en güzel şekilde misafir ettiler. Tek beklentim uyumak için düz bir zemin veya hamak kurmak için iki ağaç olsa da iftarda balığımı, akşam sohbet eşliğinde çayımı, çerezimi eksik etmediler. Geceyi de kulübede koltukta rahat rahat uyuyarak geçirdim ya daha ne isterim ki.


Zap zap Mecit tam bir çılgın. Vakti zamanında büyük gemilerde çalışmış, çok işler yapmış fakat ekonomik durum, işlerin kötüye gitmesi falan derken iş hayatından uzaklaşmış. Şimdi taksicilik yapıyor. Barınakta çok güzel bir kulübesi de var. Buraya kafa dinlemeye, arkadaşları ile sohbet etmeye geldiğini söylüyor. Sohbeti inanılmaz keyifli ve eğlenceli. Hikayemi dinledikten sonra “Ulan ben yıllardır kendimi akılsız sanırdım, seni gördüm aklımın başımda olduğunu anladım, allah senden razı olsun…” diye diye hepimizi kahkahalara boğdu. Yolunuz buralara düşerse mutlaka bir selam vermeden geçmeyin. Zap zap Mecit’te hikayeler kahkaha krizine sokacak derecede güçlü.

İlk günüm rahat ve keyifli başladı, aynı şekilde sonlandı. İnsanların birbirine karşı anlayışlı davranışları, saygılı duruşları ve temiz yürekleri şehirde yaşadığımız hayatın çok ötesinde. Anadolu’nun köyleri binlerce yıllık kültürünü halen korumaya ve yaşamaya devam ediyor. Yolum daha uzun, vaktim çok. Her adımda bir şeyler öğrenmek için, her fırsatta gördüklerimi, duyduklarımı aktarmak için büyük heyecan duyuyorum.
İyi yolculuklar
Yarın yola çıkmayı düşünüyorum akdeniz sahil yolundan günde kaç km yürümeliyim
Toplam mesafeye durumuna göre karar vermelisin. Bir yarışta olmadığını unutma.
En doğru tempo her 50 dakika yürüyüşün sonunda 10 dakika kısa mola vermektir.
Bunun dışında her 3 saatte bir 30 dakika dinlenme ve atıştırma molası verilmesinde fayda var.
Tabii bu rakamlar çok geneldir. Motivasyonuna, yol, hava şartlarına, keyfine göre bir tempo yakalayabilirsin.
İlk günler daha yavaş ve kısa mesafeler gitmek iyidir.
Hayran kaldım, büyük cesur yürekli birinin verecegi büyük bir karar. Kamp yapmayı doğayı seven çoğu kişinin hayatı boyunca yapmak istediği ama çoğunun yapamayacağı bişey tadını çıkarın derim, takip edicem bundan sonrada 🙂
Bizimle paylastigin icin tesekkurler
Gerçekten imrendim helal olsun diyorum Allah yardımcınız olsun. takip ediyoruz.
Teşekkür ederim 🙂
Allah kolaylık versin Güneş bey. Yazılarınızı okudukça şevklendim. Umarım bize de nasip olur. Takipdeyim…
Teşekkür ederim. Bir nebze de olsa fikir verebildimse ne mutlu bana. Umarım vakti gelir siz de keşfedersiniz bu güzel toprakları.
Ayaklarına sağlık, kolaylıklar diliyorum. Anadolu çeşitli kültürlere sahip ve bunları bizlere en iyi şekilde yansıtacağına inanıyorum. Takipteyim, sevgilerle…
Teşekkür ederim, elimden geldiğince güzel bir yol hikayesi ve arşiv yaratmaya çalışıyorum.
Allah kolaylık versin,takipteyiz.
Teşekkür ederim.