Belgrad Otostop

Ocak ayının son haftası hepatit B aşımın ikincisini olmam gerekiyordu. Planım çarşamba günü Belgrad‘a otostop ile gidip perşembe günü aşımı olmaktı.
Hafta başından salı akşamına kadar hava açmış, güneş sıcak yüzünü göstermişti. Hediyesi ise karların erimesi, toprağın, yesilin tekrar ortaya çıkmasıydı.
Salı akşamı ertesi gün keyifli bir otostop deneyimi yarayacağımı düşünüp keyiflenirken bir anda bastıran kar yağışı endişelenmeme sebep olmuştu. Önceki yağışlardan farklı olarak bu sefer iri taneler ve yoğun bir yağış vardı. Çok sürmedi, yaklaşık yarım saat içinde ağaçların dalları yere yaklaşmaya ve hatta zaman zaman karın ağırlığından kırılmaya başlamıştı.
Kırılan dalların sesleri gecenin sessizliğini yarıyordu. Bir ara dışarı çıkıp havanın keyfine varmak istediğim sırada arkadaki ormandan güçlü bir kırılma ve devrilme sesi geldi. Sesin geldiği yöne doğru gittiğimde oldukça büyük bir ağacın boylu boyunca devrilmiş olduğunu gördüm. Hayretler içindeydim. Bir saat boyunca yağan kar koca bir ağacı deviriyordu.
Balkanların ünlü kışı gelmişti sanki 🙂
Sabah uyandığımda hiç beklemediğim bir manzara ile karşılaştım. Tüm gece yağan kar yarım metreden fazla birikmiş, her yer kapanmıştı. Durum ciddileşmeye başlıyordu. Planımda ufak bir değişiklik yaparak yola çıkmayı ve otobüs veya duran bir araç hangisi denk gelirse binerek bir an önce Belgrad’a gitmeye karar verdim. Anayola giden yolun bel hizasında karla kaplı olması işleri yeterince zora sokmazmış gibi yoğun kar yağışına rüzgârın eşlik etmesi ayrı bir güzellik olmuştu.
Zorlanarak fakat keyif alarak anayola çıkmayı başardım. Tüm yürüyüş boyunca kendime serzenişte bulundum. Ne diye son dakikada güzelim kışlık paltomu taşımaya üşenip evde bırakmıştım ki. Üstümdeki ince polar ile ne kadar dayanabilirdim ki bu soğukta.
Anayolda baş parmağım havada 10-15 dakika kadar bekledim ki TIR’ın biri duruverdi.
Bağırdım şoföre “Beograd”
Cevap verdi “Haydi!”

Az buçuk ingilizce ile işin zorluğunu, az para kazandığını anlattı. Ben de az buçuk Sırpçam ile ne yaptığımı nereli olduğumu anlattım. Bir ara telefon ile birisini aradı ve karşı taraf cevap verdiğinde şoförün “Selamun aleyküm” dediğini duydum. Şaşkın halde düşünürken telefonu kapattı ve bana dönerek: “My friend orthodox, joke joke” diyerek gülmeye başlamıştı. Uzun zamandır duyduğum en garip şakalardan birine uzun zaman gülerek yanıt verdim. Iki saate yakın yol aldıktan sonra vardığımız kasabada buradan Belgrad’a 30km yol olduğunu, otobüs bulabileceğimi kendisinin farklı bir yoldan dolanacağını söylemeye çalıştı. En azından ben öyle anladım. Bu soğukta dışarıda otobüs beklemek yerine yolu uzatmak bana da mantıklı geldi ve nasıl olsa Belgrad’a gidiyor diyerek TIR’la yola devam etmeyi tercih ettim.

image

Herşey keyifli sıcak devam ederken otobana çıktık. Saf bir şekilde herhalde kamyonların şehir içine girmesine izin vermiyorlar çevre yolunu kullanıyor bu yüzden diye düşünüyordum ki Novi Sad – Belgrad ayırımına 150 mt kala sağa çekip buradan Novi Sad’a devam edeceğini benim ise diğer taraftan gitmem gerektiğini söyledi. TIR’dan indim. Otobanın bir yerinde yol ayrımında çantam, polarım, karlı ve rüzgârlı soğuk havada nadiren geçen araçlara otostop çeker bir halde buldum kendimi. Bir nebze hayal kırıklığı ile heyecan karışımı gülümsüyordum. Hava kararmaya yaklaşmış ve yoldan geçen araba sayısı da iyice azalmıştı. En güzeli 500-600 mt ilerideki Belgrad yoluna kadar yürümek diyerek anayola kadar yürüdüm. Kendime kızmaya devam ettim ne diye üşenip güzelim paltomu almadım ki yanıma. Belgrad’a 12 km mesafede ana yolda yaklaşık 45 dakika parmak havada bekledikten sonra orta yaşlı bir amca halime acımış olacak ki durdu. Daha önce duran iki arabaya “Beograd” dediğimde bana yakındaki yerleşim birimini işaret etmişler ve ben de ne akla hizmet bilinmez teşekkür ederek salak gibi kapıyı kapatmıştım.

Otostopla yolculuğun önemli sayılacak kuralını soğuktan yüzüm acımaya başladığında öğreniyordum. En yakın yerleşim birimine gitmek hiçliğin ortasında parmak havada durmaktan iyidir. Hele ki hava rüzgârlı ve -5 derece ve gün kararmaya başladıysa. Üçüncü araba durduğunda aynı yerleşim birimini işaret etti amca. Bu sefer akıllı davranıp “Beograd otobüs” diye sordum. “Da” cevabını aldığımda çoktan arabaya binmiş kapıyı kapatmıştım bile. Sıcak araba içinde farkettim ki yüzümün sağ tarafında kısmi bir his kaybı söz konusu. Ellerimdeki hafif yanma hissi de birlikte küçük çaplı donma tehlikesinin ucundan döndüğümü düşündürdü. Otobüs durağına kadar beni bırakan amca buradan 58 numaralı otobüsün merkeze gittiğini söylemesi uzun zamandır aldığım en güzel haberdi.

image

Beş dakika içinde gelen otobüs ile yaklaşık on dakikalık bir yolculuk sonunda Belgrad’ın merkezinde parlamento binasının önünde Dragana’yı beklemeye başlamıştım.
Insanlık için anlamsız fakat benim için ders niteliğinde bir yolculuk olmuştu.

CEVAP VER

Yorumunuz
Adınız

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.