Adım Adım Bosna Hersek Seyahati İzlenimleri

Sırbistan Mokra Gora’dan sınır kapısına varmamız iki saati buluyor. Yol düzlük ve trafikten yoksun. Sırbistan sınırındaki görevli hafif azarlar bir şekilde üç aydır Sırbistan’da nerede kaldığımızı, neden polise kayıt yaptırmadığımızı soruyor. Yanıtımız oldukça basit “Haberimiz yoktu” Hızlıca işlemlerimizi yapıp bizi Bosna Hersek sınırına yolluyor.
Kotroman sınırına yaklaştıkça polislerin bize bakıp güldüğünü görüyoruz. Türk olduğumu öğrenen polisin gülümseyerek “Merhaba arkadaş” şeklinde karşılaması beni son derece mutlu ediyor. Hikayemizi anlatıp çadır kurmanın mümkün olup olmadığını sorduğumda ise istediğimiz yerde konaklayabileceğimizi öğreniyoruz. Aldığımız tek uyarı yerleşim bulunmayan dağlık alanlara gitmemek. Savaş zamanından kalma ve halen temizlenmemiş mayınlar tehlike yaratıyor. Yol kenarları ve yerleşim alanları temiz. Yine de geçtiğimiz her yerde yerel halka tekrar tekrar mayınlı bölgeleri soruyoruz.
Köyler müslüman köyü veya hristiyan köyü olarak ayrılmış olsa da insanlar sorunsuzca birlikte yaşıyorlar. Aşırı derecede misafirperverlik söz konusu. Selam verdiğimiz hemen hemen herkes kahve, boğma rakı ve yemek ikramında bulunuyor. Evlerinde konaklamamız için en çok daveti Bosna’da aldık.
Yollar çoğunlukla düzlük ve sakin. Zaman zaman geçen tırlara dikkat etmekte fayda var. Etraf yemyeşil ve çoklukla düzlük. Dağlık alanlardan sonra moralimizi oldukça düzeltiyor.
Dağlık alanlar, ovalar, nehir kenarları, tüneller ve patikalar derken her gün yürüyüş parkurumuz değişti. Bosna Hersek’in en güzel yanı sadece sosyal değil çevresel çeşitliliği de barındırıyor olması.
Visegrad’a kadar yol ve kamp alanı konusunda hiçbir sıkıntımız olmuyor. Vişegrad’ta nobel ödüllü romana konu olmuş Sokullu Mehmet Paşa’nın emri ile Mimar Sinan’a yaptırdığı Drina nehri üstündeki köprüden geçiyoruz. Bu noktadan itibaren Karadağ’a kadar tüm yol boyunca Drina nehrini takip ediyoruz. Bunun en büyük avantajı nehir kıyısındaki yürüyüş yolları ve kıyı boyunca çadır kurmanın mümkün olması.

visegrad
Bosnada karşılaştığımız en büyük zorluk Vişegrad – Ustipraça arasındaki 25km’lik yol oluyor. Yol üstündeki 26 adet tünel sabrımızı ve moralimizi zorluyor. Ayrıca ana yol üzerinde kamp kuracak herhangi bir alan olmadığı için yolu tek seferde geçmek zorunda kalıyoruz. Ustipaça’ya vardığımızda gün bitmişti. Karanlıkta devam etmek istemediğimiz ve fiziksel olarak yorgun düştüğümüz için kasabadaki tek otele 20€ bayılıp ısıtma sistemi olmayan odada uyumaya çalışıyoruz.

Yolun en güzel kısmı Gorazde’den itibaren başlıyor. Buradan Karadağ’a kadar tüm yolu nehir kıyısından veya ana yolun diğer tarafındaki patikadan yürüyoruz. Gorazde’ye vardığımız zaman merkezdeki turizm ofisine uğruyoruz. Bir kez daha Bosna misafirperverliğini çay ve harika börek eşliğinde son derece yardımsever görevli ile deneyimliyoruz.
Foça hakkında Sırbistan’dan beri hemen hemen herkesden dikkatli olmamız konusunda uyarı alıyoruz. Anladığım kadarıyla bu bölge bazı aşırı gruplara evsahipliği yapmakta. Foça’ya vardığımızda herhangi bir tepki veya terslik ile karşılaşmıyoruz. Duvarlardaki graffiti ve yazılar uyarıların bir nebze doğru olduğunu anlamamıza yetiyor.
Foça’da merkeze giden köprüyü geçip hemen sağındaki yoldan Karadağ sınırına ilerliyoruz. Bir süreliğine varoş mahalleden ilerleyen yol eski terkedilmiş fabrikadan sonra tenhalaşıyor.
Bosna’da bölgeler arası sınırlarda mayın uyarı levhaları var. Bu bölgelerde temkinli olmak, yoldan çok fazla uzaklaşmamak ve kamp için yerel halktan bilgi almak en doğrusu.
Tüm yol boyunca çeşmelere rastlamak mümkün. Su sıkıntısı çekmiyoruz.
Bosna’da en ünlü yiyecekler börek ve cevapcici veya cevapi. Çok ucuz fiyatlara son derece kaliteli ve doyurucu porsiyonlar yemek mümkün.

1 Yorum

  1. 8 günlük bir tur programı ile otobüs yolculuğu yaparak balkanları görme imkanım oldu ,ancak seyahatın büyük bölümü otobüs üzerinde ve sınır geçişlerindeki beklemeler ve yollarda deçtiği için güzel manzaraları ancak bir film izlercesine görebildim.balkanlarla ilgili yazılarını merakla ve de özlemle okuyorum,özlemim göçmen bir aileden olmamdan değil sadece tabiatın güzelliklerini doyasıya yaşayamamış olmaktan ibaret.doğal olarak yaşım(73)sebebiyle artık uzum yürüyüşler için sağlığım müsaade etmese de içimdeki gezmeyi seven ruhum bebi dürtüyor.daha müsait şarlarda tekrar balkanları ve doğasını görmeyi arzuluyorum.hatta eğer beni misafir edebilecek bir aile olursa belki bir yaz dönemini o civarı daha uzun sindire sindire gezebilirim.

CEVAP VER

Yorumunuz
Adınız

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.