Yol Sohbetleri: Elif ÜZER

Bu Pazar Yol Sohbetleri konuğu sevgili bisiklet gezgini Elif ÜZER. Elif’i Venezuela’da bisiklet ile seyahat ettiği sırada geçirdiği bir trafik kazası sebebiyle tanıdım. Sosyal medyadaki ortak arkadaşlarımız sayesinde geçirdiği talihsiz kazayı öğrenip kendisine elimden geldiğinde destek olmaya çalıştım. Zaman içinde yaptığı yolculuklar bende hayranlık uyandırdı. Bir başına çıktığı yolda karşılaştığı zorluklara, olumsuzluklara, kazalara rağmen her seferinde inatla ayağa kalkıp yoluna devam etmesi bana büyük ilham kaynağı olmuştur.

Elif’in en sevdiğim yönü ise seyahat etmek için derin amaçlara ihtiyaç duymadığını açık sözlü bir şekilde dile getirmesi. Tek amacının çıktığı yolculukta Dünya’yı keşfetmek, hayatın tadına varmak olarak nitelendiriyor. Sözü daha fazla uzatmadan sözü bu çılgın, inatçı ve azimli bisiklet gezginine bırakıyorum.

Tanıdığım en dirençli bisiklet gezgini diyebilirim.
Tanıdığım en dirençli bisiklet gezgini diyebilirim.

Merhaba sevgili Elif;
Bize biraz kendinden bahseder misin? Kimdir Elif? Ne iş yapar(dı), nerede yaşar(dı)?

Sabah 8:00 aksam 17:00 çalışan normal (artık ne demekse) bir bireydim. VKV Koç Özel İlköğretim Okulu ve Lisesinde İnsan Kaynakları Bölümünde çalışmaktaydım. İstanbul’da doğup büyüdüm ve yaşadım. ‘Gitme’ isteği bende hep vardı ama nasıl, ne zaman işte bunlar belirsizdi. Sanırım babamın kansere yenik düşmesi hepimizin bildigi ‘tek bir hayatımız var’ gerçeğini hatırlamamı sağladı. Nedense hep ‘ah şuraya gitsem buraya gitsem’ filan denilir ama bunun için hiç bir şey yapılmaz. Ben bu kez gerçekten kararımı verdim ve hayatımı da bu yönde değiştirdim.

Önce yabancı gezginleri evimde ağırladım. Nasıl gezdikleri konusunda bilgi sahibi olmaya çalıştım. Yazılan blogları takip ettim elimden geldiğince. Aklımda bisiklet yoktu, derken bir gün Gürkan Genç’in bloguna rastladım. Adam bisikletle Japonya’ya gidiyordu. Böyle gezen yabancılar vardı da Türkiye‘den bir avuç insan vardı. İstanbul’da tanıştığımızda ise kendisi gayet alçak gönüllülükle ‘Ben yapabiliyorsam, sen de yapabilirsin!’ dedi. Elbette birbirimizi kandırmadık bu işin zorluklarını da konuştuk. Tüm zorlukları ve tehlikeyi göze alabiliyorsa insan neden olmasın.

elif-gecit

  • Neden bisikletinde çanta ile ülke ülke geziyorsun?

Benim için bisikletle gezmek müthiş bir deneyim çünkü hem yeterince hızlısın hem de yeterince yavaş. Günde en az 50-60 km yaparak yürümekten daha hızlı bir yerlere varabilirsin ama çevreyi, turistik olmayan yerleri de gezerek ülkeleri, insanları ve yaşamlarını tanıyıp anlayabilirsin.

Gezmek için herhangi bir amacım yok. Ne kansere, ne eğitime ne de başka bir şey uğruna pedallıyorum. Sadece kendim için pedallıyorum. Bir de küçük kız çocukları beni görürlerse, tanırlarsa bir ihtimal ‘kadın başına’ bir şeyler yapabileceklerine inanabilirlerse ne mutlu bana.

  • Şu anda tam olarak neredesin? Bulunduğun yeri ve bugünlerde neler yaptığını kısaca anlatır mısın? Bir sonraki durağın neresi olacak?

Şu an Kolombiya’nın San Agustin isimli minik bir şehrindeyim. Burası Kolombiya’yı besleyen 5 ana nehrin çıkış noktası ve Kolombiya Masifi denen koca dağ kütlesinin bulunduğu coğrafik ve ekolojik açıdan müthiş zengin ve önemli bir yer. Bitmedi; İ.Ö. 2000 yıllarında burada yaşamış insanların bıraktığı volkanik taşlardan yapılma heykellerin bulunduğu, 1800’lü yıllardan beri mezarcıların, maceraperestlerin, arkeologların araştırmalar yaptığı, UNESCO tarafından koruma altına alınan bir şehir. Sit alanları ve müze farklı yerlerde olduğundan bir kaç gündür buraları geziyorum. Yarın bir sıkıntı çıkmazsa Mocoa’ya doğru yola devam edeceğim. Sonrasında da Mocoa’dan Pasto’ya geçen ‘şeytan trambolini’ isimli yola gireceğim. Ve tabii vizem bitmeden Kolombiya’dan Ekvator’a geçmem lazım.

Şeytan Trambolini
Şeytan Trambolini
  • Sözlükte veya ansiklopedilerde yazan kavramları gözardı ederek “YOL” ve “YOLCULUK” kelimeleri için kendi tanımını yapar mısın? Bu kelimeler senin için ne anlama geliyor?

Yol benim için varacağım yerden daha önemli oluyor. Yol hali dediğimiz bir şey var. Meditasyon gibi, uykuyla uyanıklık arası gibi. En azından benim için böyle.
Yolculuk ise hiç bitmeyen hikaye, hayat okulu. Dışımızda yaptığımız yolculuk, bir de o esnada içimizde yaptığımız yolculuk.

elif-sahil-2

  • Uzun süreli yolculuklara çıkan bir çok kişi gibi eminim senin de yakın çevrende fikirlerini, hayallerini baltalamaya çalışanlar, gözünü korkutmaya çalışanlar olmuştur. Yolculuğa çıkana kadar bunlarla nasıl başa çıktığını anlatır mısın?

Genel olarak güldüm geçtim diyelim. Elbette çevremde bir sürü insan bana inanmadı ama şanslıydım. Bir o kadar da inanan ve destek olan dostum vardı. Hala daha maddi ve manevi en büyük destekçilerimdir. Hepsine ne kadar teşekkür etsem az gelir.

elif-aile

  • Biraz özeleştiri yapmanı isteyeceğim. Yaptığın yolculuklar sonrasında hayatında, davranışlarında, huyunda olumlu veya olumsuz bir değişiklik olmuştur diye düşünüyorum. Yolculuk öncesi ve sonrası kendinde gözlemlediğin değişimler nelerdir?

Hala zaman yönetiminde problem yaşıyorum. Sonunda kabullendim ve akışına bırakıyorum bazı şeyleri. Bir de işim gereği aşırı kontrol sahibi bir insandım. Şu an kontrol edebildiğim şeyler belli: Bisiklet. Kontrol edemediğim ise bir yığın şey var. Yol durumu, hava durumu, karşıma çıkacak insanlar vs… Dolayısıyla kontrol edemediğim şeyler için endişelenmemeyi öğreniyorum. Yön bulma duygum da öyle çok mükemmel değildi. Bisiklet ile birlikte acayip gelişti. Ancak bir yere bisikletsiz girdiğim zaman, otobüsle filan, büyük bir şehirse ancak bir iki günde yerimi yönümü belirleyebiliyorum.

Tipi, kıyafeti, sosyal konumu ne olursa olsun herkesin bir hikayesi var. Anlatmak isterse ben de dinlemeye çalışıyorum elimden geldiğince. Hiç ummadığınız insanlarla tanışabiliyorsunuz, gerçek hayat hikayeleri duyuyorsunuz. Beni istemeyen, benden çekinen insanları da anlamaya çalışıyorum elimden geldiğince. Bazen mümkün olmayabiliyor. Misal, gece vakti kamp yeri ararken yardımcı olmayanları anlayamıyorum. Zaten vaktim de kısıtlı olduğundan teşekkür edip başımın çaresine bakmaya çalışıyorum.

elif-kolombiya-otobus

  • Yaşadığın, yetiştiğin, sokaklarını, insanlarını bildiğin çevreni ardında bırakıp aylarca hiç bilmediğin yerlerde bulunuyorsun. Uzun yolculuklar yapan bir çok kişinin bu durumla başa çıkamayıp evlerine döndüğünü duymuştum. Zaman zaman da olsa ardında kalanları özlediğin oluyor mu? Bu durumla nasıl başa çıkıyorsun?

İnsan onaylanmayı, kabul görmeyi ve sevilmeyi bekleyen bir varlık. Zor oluyor tabii. En çok hastalandığımda veya başıma bir işler geldiğinde dostlarımı özlüyorum. Bazen öyle güzel yerlerden geçiyorum ki, ama yanımda kolunu dürtüp heyecanımı paylasak kimsem yok.

Üç senenin sonunda yalnız yaşamayı seven ben bile biraz melankolikleştim. Sosyal medya sağolsun diyeyim, dostlarımla irtibatta kalabiliyorum. Annemle Skype üzerinden konuşabiliyorum. Tabii gönül ister biletler ucuz olsaydı da şöyle bir iki haftalığına hasret giderebilseydim.

Ben kendimi pek bir yere ait hissetmiyorum. Eskiden ‘ayh denizsiz yerde yaşanmaz, İstanbul bambaşka’ filan derdim de insan kabuğunun dışına çıkınca daha bir farklı görüyor dünyayı. Kendimi ne Türkiye’ye, ne İstanbul’a, ne de başka bir yere ait hissetmediğimi anladım. Bazen biraz yerleşmek ister gibi oluyorum sonra hoop yol beni çağırıyor. “Sanırım köksüzlük en büyük güç kaynağım.” Bir gün elbet bir yerlere yerleşeceğim fakat daha gerçekleştirmek istediğim bir sürü hayalim var.

elif-sahil

  • Biraz da hayal dünyana inelim ne dersin? Hiçbir kısıtlamanın olmadığını düşün. Bugün hesabına milyon lira yatıyor mesela. Vize ve zaman derdin yok. En büyük yolculuk hayalini gerçekleştirmek kalıyor sana. Nereye, nasıl ve neden gidersin?

Sanırım Japonya’ya giderdim. Hayao Miyazaki, Masanobu Fukuoka ve tabii ki Fuji, Hokkaido ve japon bahçeleri. Değişik bir kültür, değişik bir coğrafya benim için. Yine bisikletle gezerdim hatta bazı yerlerini yürürdüm bir ihtimal.

Dünya’nın dışında ise bilemiyorum Ay’a, Mars’a ya da sadece uzaya çıkmak bile sanırım müthiş bir deneyim olurdu. Milyon lirayla olmaz tabii ama neden olmasın? Mars’ı da bisikletimle gezerdim.

  • Yolculukların boyunca en çok zorlandığın yer neresi oldu? Sebebini ve başına gelenleri anlatırsan çok sevinirim.

Öyle aşırı zorlandığım bir ülke olmadı ama aşırı zorlandığım, tükendiğim rampalar, bozuk yollar oldu. Kendi kendimle kavga ederek bir şekilde bitirdim. Sanırım en sıkıntılı dönemlerim kaza ve hastalıklardı.

İlk kazamı Meksika’da yaptım. Chiapas bölgesi hız önleyici tümseklerle dolu ve genelde yüksek ve kısalar yani yüksek ve geniş kavisli olmadığından duvara vurmuşçasına zıplatıyor. Omzum kırıldı. Hemen dostlarım imdadıma yetişti, maddi olarak destek çıktılar çünkü herhangi bir sağlık sigortam yok. Şükür iki ay sonra gönüllü iş bulup, kalacak yeri ve kahvaltımı bedavaya getirebildim. Dön diyen çok oldu, tabii ki iyi niyetten, ama dönmedim. İyileşip yola devam ettim. 1 sene Meksika’da yaşadım. Güzel bir birikim oldu.

İkinci zorluk ise Nikaragua’da hastalandım. Kendimi zorla devlet hastanesine soktum. Herkesin ateşi olduğundan doktorlar uzaktan bakıp ilaç yazıp insanları eve gönderiyor. Şansıma başhekimin sekreteri beni başhekimle görüştürünce ne oldugunu anlamadan beni yatırdılar. Hem de böyle cibinlikli filan, serumlar takıldı. Saat başı başka doktor gelip oramı buramı kontrol etti. Aralarında konuştuklarından anladığım kadarıyla dengue veya chigungunya arasında kararsızlar. 4 gün hastanede yattım, ilk iki gün zaten kan, ter ve ateşle geçti. Sonraki günler refakatçim olmadığından çok zorlandım. Bir ara “ne işim var lan benim burada, annemi istiyorum!” diye ağladım. Sonrası tabii kendime geldim, iyileştim ve yola devam ettim.

Son kazam ise Venezuela’da oldu. Otobüs çarptı, altına aldı, üzerimden geçti. Şükür bu sefer bana hiç bir şey olmadı ama her şeyim kırıldı; bisikletim de dahil. Yine dostlarım yardıma koştu. Gürkan ilk konuştuğum dostumdu, ilk elini cebine atandı. Adam Dünya’nın öbür ucunda ama hala kendisini darlayabiliyorum. Sonrası tabii kimine göre aptalca ve gereksiz bir bekleyişti. Bana göre ise güzel dostluklar ve yaşanmışlıklar içeriyordu. Bu uzun tur bisikletçileri de kendi içlerinde bir kaç kola ayrılıyor. Benim gibi rotası, izi, zamanı belirsiz olanlar ve her gün 100 – 150 km gidip 6 ayda filan Alaska’dan Arjantin’e varanlar var.

elif-kedi

Venezuela’dan Kolombiya’ya geçtim. Burada meşhur iki adet kadro ustası var. Agustin Hincape inanılmaz alçak gönüllü ve müthiş bir usta. Benim kazamı sosyal medyada görmüş, bisikletimi ücretsiz tamir etti. Bir başkası için çöp ama benim için hazine değerinde. Frankie (Frankenstein) ve ben altı aylık beklemenin sonunda yine yollardayız.
Bisiklet ve kazalar haricinde bir de bahçede bulup evlat edindiğim minik kedim Piñon kaza eseri iç kanama geçirdi, ötenazi kararı sanırım verdiğim en zorlu kararlardan biriydi. Kendim mücadele ederken, o sırada okuduğum kitapta her şey mücadeleden, vazgeçmemekten bahsederken, oğlumun mücadelesine taş koymak beni çok etkiledi.

  • Son olarak bu söyleşiyi okuyanlara iletmek istediğin bir şeyler var mı?

Özellikle kadınlara söylüyorum: Korkabilirsiniz, çok doğal ben de korkuyorum ama gezmek gibi bir hayaliniz varsa kendi başınıza gezebilirsiniz. Yeter ki isteyin, hayallerinizi ‘ama ben kadınım’, ‘ama tek başımayım’ gibi amalarla karartmayın. O yerli yersiz korkularınız zaman içinde içgüdüye dönüşecek ve nerede kamp atabilirsiniz, kime güvenebilirsiniz zaten hissedeceksiniz.

Bağlantılar

Web sitesi: https://nuzerel.com/
Facebook Sayfası: https://www.facebook.com/elifuzerr
Twitter: https://twitter.com/nuzerel

1 Yorum

CEVAP VER

Yorumunuz
Adınız

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.