Uzun zamandır yazmayı düşündüğüm fakat sürekli ertelediğim Yeni Yıl, Yeni Başlangıç – 2015 yazısını sonunda bitirdim. Güncemi takip edenler hatırlayacaktır, geçen sene Sarp sınır kapısından başladığım yürüyerek Türkiye turunu (Kıyı Kıyı Anadolu) ayak bileğimdeki sorun sebebiyle yarıda bırakmak zorunda kalmıştım. Üstünden yarım yıldan fazla vakit geçmesine rağmen yarıda kalan yolculuğumu kabullenmekte güçlük çekiyorum. Belki de bu sebeple bir türlü sonlandırma yazısı yazamadım. Yürüyerek seyahat etmek bana yolun gidişatına uyum sağlamayı öğretmişti. Bu sefer de durum farklı olmadı. Yürüyüşümü sonlandırdım, başımı öne eğdim, biraz kendime biraz da bileğime kızgın bir şekilde evin yolunu tuttum.
Dönüş kısmı yolculuğun en berbat halidir benim için. Eve dönünce ister istemez kendimi yenik hissetmiş ve belki de bu sebeple uzun süre eve kapanmıştım. Yapmak istediklerim zihnimde her geçen gün çoğalıyor, yapabileceklerim azalıyordu adeta. Yenilgiyi içselleştirmem için ciddi bir zamana ihtiyacım oldu. Gün ışığının uykuya döndüğü, gecenin sessizliğinin yalın zihnimle çatışmalara sebep olduğu aylar geçti dört duvar arasında. Bir süre ne yolu, ne yolculuğu, ne geçmişi ne de geleceği düşünmeden sadece bomboş günler yaşamayı tercih ettim. Aralık ayına kadar nerdeyse tüm günlerimi devasa bir boşlukta, yolumu yeniden arar halde geçirdim.
3 senedir ilerlediğim yolların bedenimi ve daha da önemlisi zihnimi fena halde yorduğunu farkettim. Kafamın içinde dış dünyaya çıkmak için sabırsızlanan, arap saçına dönmüş yüzlerce, binlerce belki milyonlarca cümle dolanıp duruyor.
Şehrin karmaşa hali, ülkenin belirsiz karanlığı, çevremdeki insanların, arkadaşlarımın, dostlarımın karamsar tavırları, üç sene sonunda bir kez daha dört duvar arasına hapsolmak, gün ışığı görmeden geçen haftalar, aylar… Bir kez daha kabuğumu kırmalı, bir kez daha ardıma bakmadan çantamı sırtlanıp adımımı atmalıydım. Bunu yapmalıydım, aksi halde önümdeki tek seçenek bir akıl hastasına dönüşmek olacaktı…
Öncelikli hedefim yolculuk yapmaktan, yol gitmekten çok zihnimi durultmak olmalı diye düşündüm. Kafamın içi yaşanmışlıklarla, deneyimlerle, hislerle, yollarla dolup taşıyor. Sakin bir yer bulup cümleleri kağıda dökmeye karar verdim. Buna karar verdim de sonrası ne olacaktı? Belirsiz. Sonrasını vakti gelince düşünürüm dedim kendi kendime. Üç sene önce yaptığım gibi yeni yılın ilk ayında Sırbistan’a uçak biletimi aldım. Bu sefer gidişim kesin olacak dedim kendi kendime. Ne yapıp edip Balkan ülkelerinin birine yerleşmeyi kafama taktım. Biraz sakinleşmeye, çevrede dilini bilmediğim insanların arasında bir yabancı olarak yaşamaya, basit bir hayata başlayıp vaktimi yazmakla harcamaya karar verdim. Tüm bu belirsizlik içinde aldığım harika bir haber doğru yolda olduğuma bir işaretti: Sevgili Nazlı Gürkaş, “Güneş sen kitabını yaz, editörün ben olacağım, kitabını bitirdikten sonra da baskısı için seçeneklere bakarız” diyerek bir hayalim için daha en büyük adımı atmama yardımcı oldu.
Ve işte şimdi buradayım, Sırbistan’ın Rudnik dağında bir köy evinde. 6 aylık “Gönüllü” vizemi de aldım. Basit ve sakin bir hayatın içinde uzun zamandır özlemini duyduğum kitabımı yazmaya başladım.
Orta Vadeli Planlar
Şu an için önceliğim yazmaya başladığım kitabımdır. İçeriği hakkında çok detaylı bilgi vermek heyecanını kaçırabilir. Yine de tahmin edeceğiniz üzere yürümek, seyahat, hisler, haller, deneyimlerle dolu bir kitap olacak. Bir yandan da çevre köylerde evlere bakıyor, yaşamları inceliyorum. Bir yanım buralarda – Balkan köylerinin birinde – basit, tarlası olan bir ev sahibi olmak istiyor. Belki yeni bir komün için atılacak ilk adım olabilir, kim bilir? Böylece hem sakin bir hayata başlamış olurum hem de çok sevdiğim Balkan ülkelerini çok daha detaylı ve derinlemesine keşfetme şansım olur. Sakin ve basit hayatla birlikte daha çok yazmak, daha çok düşünmek ve daha çok keşfetmek mümkün olabilir diye düşünüyorum.
Günün bir kısmı odun kesmek, tulumbadan su çekmek, ormanda yürümek, ekmek yapmak gibi sıradan işlerle geçiriyorum. Günün çoğunluğunu düşünmeye ve yazmaya ayırabilmenin rahatlığını yaşıyorum. Evin çevresinde sakinlik dolu bir orman, cıvıldayan kuşlar, uzaktan gelen derenin sesi, açık hava, bol gıda kısacası ihtiyacım olan her şey mevcut. Yeni bir yılda yepyeni bir başlangıç yaparak radikal bir karar aldım. Köye yerleştim. Bundan sonra şehre dönmeyi aklımın ucundan bile geçirmiyorum. Belki uzun süre gönüllü çalışarak aynı yerde kalabilirim. Belki de yakın bir gelecekte şirin bir köy evi sahibi olurum. Yaşayıp göreceğiz…
Merhaba
Yaptığınız şey bir harika. Sitenizi yeni keşfettim ve bir yazıdan diğerine geçiyorum büyük bir alakayla. Merak ettiğim ise şu: Gönüllü olarak yer aldığınız projelere bizler de katılabiliyor muyuz, siz nasıl buldunuz, biraz bilgilendirir misiniz?
Merhaba;
Beğeniniz için teşekkür ederim. Gönüllü olmak ve seyahat etmek ile ilgili detaylı bir yazıyı https://yoldakal.com/gonullu-olmak-uzun-sure-ekonomik-seyahat/ adresinden okuyabilirsiniz. Burada tüm sorularınıza detaylı cevaplar mevcut.
Merhaba Bay Lizard, tebessüm ve hüzünle yazınızı okudum. Sizin adınıza hem sevindim hem üzüldüm. Mutlaka yürümeye, keşfetmeye devam etmelisiniz. Eve kapanmakla olmaz. Bence sizi benim memlekete gondereyim; annem ve babam ile tarla tapan, bağ bahçe işlerinde hobi gibi çalışın; bi’ kendinize gelin. Mis gibi anne yemekleri ile nam nam 🙂 Lakin siz yürümeyi bırakmamalısınız. Kitabınızı da merakla beklemekteyim efendim. Esen kalınız.
Yürümeyi bırakmadım tabii ki. Sadece şimdilik kitabıma yoğunlaştım, köyde yaşamaya başladım. Havalar ısınsın yürümeye devam tabii ki 🙂