Korkuyorum! Evet Gerçekten Korkuyorum!

Gecenin karanlığı ormana çöktüğü zaman korkuyorum.
Ormandan gelen çatırdılardan, akşam ahşap evin çıtırtılarından, taş evin kıpırtılarından korkuyorum.
Dolunaylı bir gecede işemeye giderken gözümün ucuyla gördüğüm gölgelerden korkuyorum.
Bir anda karşıma çıkan çoban köpekleri, devasa örümcekler, derin denizler de korkutuyor beni.

orman

Bileğimi burkma ihtimalinden korkuyorum.
Yürürken, hiç bilmediğim dağları, ovaları minicik adımlarla geçerken önümdeki 5 saat boyunca su bulamamaktan korkuyorum.
Çalısı bol araziden geçerken bir yılan tarafından öldürülmekten korkuyorum.
Çadırda uyumaya çalışırken ayakucumdaki torbadaki yemeklerin kokusunu alan bir ayının çadırıma misafir olabileceğini düşünmek bile çok korkutuyor beni.

Korkuyorum Dostum Hem de Çok!

Asıl meselenin tüm bu korkularla sınırlı olduğunu sanıyorsan yanılıyorsun genç insan. Adam gibi yüzmeyi de bilmem mesela. Ancak kendimi kurtarcak kadar suyun üstünde durur, biraz da yol alırım. Hepsi bu kadar. Ilıca’nın sığ sularına hayranlığımın bir sonucu muhtemelen. Evet, adam gibi yüzme bilmeden yelken dersleri aldım. Can yeleğim var ya gerisi detay. Adam gibi yüzme bilmeden Atlantik okyanusunu bir yelkenlide çalışarak geçtim. Ve evet dostum okyanusun sularına bıraktım kendimi. Okyanusta yüzmek düşündüğümden daha da korkutucuydu.

"Okyanusun ortasında ne işim var ulan" diye düşündüğüm çok zamandan birisi...
“Okyanusun ortasında ne işim var ulan” diye düşündüğüm çok zamandan birisi…

Can yeleği veya scuba ekipmanındaki BC yüzmeyi adam gibi beceremeyen benim için gerçekten kurtarıcı. Deniz tutması için bir işe yaramıyorlar maalesef. Dört saatte 1 almam gereken ilaçlar yardımıma yetişiyor. Evet dostum doğru anladın, beni deniz tutuyor. İlacın saati geçerse sonraki 4 saat tam bir işkenceye dönüşüyor. Hele gece karanlığı okyanusun üstüne düştüyse.
Yürüyerek dağları aşıyorum, yeri geldiğinde dik, sarp kayalıklardan, keçi yollarından tırmanmak zorunda kalıyorum. Kanyonları, köprüleri, zirveleri aşıyorum. Yükseklik korkum olduğundan bahsetmiş miydim? Yabancının vertigo dediği, bildiğin yükseklik korkusu işte. Tara Kanyonu üstündeki yüksek köprüden ayaklarımı sallarken tüm tansiyonum yerlerde sürünüyordu. Ellerim titriyordu.

Manyak mıyım, Sapık mı?

Tara köprüsünün kenarında otururken elim, ayağım titredi tabii. Yine de buna değerdi.
Tara köprüsünün kenarında otururken elim, ayağım titredi tabii. Yine de buna değerdi.

Her ikisi de değil sevgili genç insan. Ne manyak ne de sapık değilim, kusura bakma. Korkularım beni hayatta tutan en temel güdümdür diye düşünürüm. Şunu unutmamak gerek, korkular da zihin gibi iyi birer işçi, kötü birer efendidir. Bu sebeple korkuların esiri olmaktansa korkularıma kulak verip, gerektiği şekilde yönetmeyi tercih ederim. Yukarıda saydığım korkuların hepsinin üstünde, en tepede yer alan bir korkum var ki işte onun sayesinde yürüyerek bin kilometreden çok yol aldım, yelkenli tekne ile okyanusu geçtim, yağmur ormanlarında Warao yerlileri ile aylarca yaşadım.
Şimdi de Sırbistan’ın bir dağındaki köy evinde, tek başıma oturmuş bu yazıyı yazıyorum.

Ben en çok HAYAT‘tan korkarım dostum!

Hayattan korktuğum anlardan birisi...
Hayattan korktuğum anlardan birisi…

Sahip olduğum hayatın hakkını verememekten korkarım. Hani ofis çalışanlarının, deli gibi okullara, mesleklere, işlerine tutunanların en çok hoşuna giden bahaneleri var ya, “Gelecek Kaygısı”, işte ondan da bol miktarda var bende.
Şu yaşadığım gezegenin milyarlarca yıllık evriminin çok da güzel sayılacak bir zamanında yaşayıp sonum yaklaştığında “Acaba bu yaşamın tadına vardım mı?” sorusuna cevap bulamamaktan korkuyorum.

“Ben yola çıkıyorum sevgili korku, canın isterse peşime takılabilirsin.”

Eğer Dünya’yı gezeceğim, bilinmedik yerlerde seyahat edeceğim, elimde harita ile gezegeni keşfedeceğim diye heyecanlanıyorsan aynı zamanda da korkmalısın. Korkun varsa, bence doğru yoldasın demektir. Yoluna devam et.

Başına bir işler gelecek demektir. Bırak gelsin.

Korkuna kulak kabart… Asla seni yönetmesine izin verme. Yolunda ilerledikçe, hayatta kaldığın sürece korkularını kontrol edebildiğini görecek ve buna hayret edeceksin. Kimi zaman korkularının üstüne gideceksin. Bile bile, isteye isteye. Zaman geçtiğinde, yolunda ilerlediğinde geri dönüp bakacaksın ve hissedeceğin ilk şey “MUTLULUK” olacak. Yolun boyunca hissettiğin tüm o korkuların yolda, ardında kaldığını görecek ve şaşıracaksın. Şaşırmalısın da…

Korkma ve yola çık demeyi çok isterdim ama maalesef bu pek mümkün değil. En azından benim için mümkün olmadı. Tek yön biletimi alıp yola çıktığımda uçak kalkarken bile ayaklarım titriyordu. Bu gerçek dostum. Yola çıkmayı kafana koyduysan, korkunu karşına al ve kendisine sol elinin orta parmağını göster. Canı isterse peşine takılsın, canı isterse kendisine oynayacak başka bir yer bulsun.

18 YORUM

  1. Dostum yazılar ne kadar güncel bilmiyorum. Yorumlardan bazılarını okumadım. Belki yorumda birileri sormuştur ve ben pas gecmisimdir.

    Sırbistan benim yaşamak istediğim biyer ve ben 2018 eylülde orada olacağım. Seni ziyaret etmek ve yüzyüze görüşmek isterim.

  2. “Şu yenir, şu içilir, şu görülür”den farklı olarak duygularını yansıttığın yazıları okuduğum siten, diğer gezi sitelerinden bu yönüyle farklı kılıyor sizi. Bu yazı da bir örneği, bir solukta okudum.

  3. Yazın Hindistan’da delice korktuğum, benim ne işim var burada dediğim bir zamanda karşıma çıktı. Öyle güzel anlatmışsınki… korkunun doğal olduğunu, tek korkanın ben olmadığımı bilmek beni rahatlattı. Yazın bana güç verdi… ve sonrasında ne mi oldu? Tabi ki muhteşem anlar yaşandı. Korku bir eşik… geçebilirsen ardı aydınlık. Bunu deneyimlememde katkın oldu. Teşekkürler sevgiler

  4. Bu Harika bir yazı ve sende Harika bir insansın Güneş Akdoğan… Şu Hayatı yaşamanın başka bir şey olduğunu gösteriyorsun bize… Tekrar tekrar teşekkürler sana…..

  5. işte Güneş Akdoğan farkı gerçekçi, olduğu, hissettiği gibi konuşan, yazan gönlü kocaman, hesapsız, dahilikle delilik arasında gidip gelen bir adam işte 😀 Bizler ofislerimize avmlerimize kendimizi hapsedip güya topluma yararlı olurken ve ezbere yaşadığımız evliliklerimize, topluma yararlı! yine ezbere yetiştirdiğimiz çocuklar yaparken Güneş’e bakıp ofiste geçirdiğim her saniyeye acıyorum. Mesela bir eve sahip olamama ya da bir araba ya da bir işe sahip olamama korkuları yaşamak yerine ben de uçsuz bucaksız ormanları, denizleri,okyanusları, ne bileyim kuş sesleriyle uyanamamayı, gülmeyi unutmayı, rüzgarı yüzüme çarpıp yaşadığımı hatırlatmasını işte tüm bunları yaşayamadan bir araba tarafından ya da ofiste dört duvar arasında ölüp gitmekten korkuyorum. Bir yılan tarafından ısırılmaktan ya da bir yaban domuzu tarafından yaralanmaktan korkmayı çok isterdim. Para kazanmak için gönüllü kölelik yapıp, iki kuruş için insanlıktan çıkıp göt yalayıp, kazanacağın para için her türlü insanlık dışı muameleye katlanıp para kazanmak asıl dilenciliktir. Ekmeğini yemeğini başkasıyla paylaşmak dünyanın en güzel olayıdır. Tıpkı Güneş’in kendi yemeğini bizimle paylaşması gibi..Seni çok seviyorum Güneş iyi ki rastladım sana 🙂

    • Bu nasıl içten gelen (Self) bir yazıdır yaa… Kesinlikle Tanrı konuşuyor bu ağızdan ve Tanrı veriyor bu duyguları insana… Teşekkürler, Teşekkürler; Teşekkürler…….

  6. Korkuyorsan bu işi yapmayacaksın. Korkunun ecele bir faydası yok dostum. Bir gün nir yerde ya uçurumdan yuvarlanacaksın ya bir ayı kapacak ya suya düşüp boğulacak ya bir yılan sokup ölüp gideceksin.

    Seninkisi boş bir heves bence. Bir baltaya sap olamamak diye bu senin yaptığına derim.

    Birisi kalacak yer ve yemek verecek diye bir nevi dilencilik yapmak da nedir?

    Şimdi gençsin. Bunun yaşlılığını görebilirsen o zaman çok geç olmuş olacak senin için.

    Bu halinle ne kendine ne de topluma bir faydan yok. Bu gerçeği de kabul etmelisin.

    • Korktuğumuz her işten uzak dursaydık nasıl ilerleyebilirdik hayatımızda peki? Korkunun ecele faydası yok evet, aynı şekilde korkunun yaşamını ele geçirmesinin de kimseye faydası yok.

      Benim bir hevesim var evet. Boş ya da dolu olmasının bir önemi de yok. Sap olacak bir baltaya ihtiyacım olduğunu da sanmıyorum.
      Yaptığım iş dilencilik değil. Birisi kalacak yer ve yemek versin diye de değil. Sırtımdaki çantada kalacak yerim de, yemeğim de her zaman var. Çalışıyorum, para yerine kalacak yer ve yemek alıyorum. Para alsam yine bunlara harcayacağım zaten.

      Kendime ya da topluma bir faydam olmasını da çok istediğimi düşünmüyorum. Sadece hayatı yaşıyorum, olduğu gibi, geldiği gibi.

  7. Yıllarca korkusuz ve cesur olduğumu düşündüm. Artık biliyorum sadece direnmiş, yok saymışım korkuyu. Gercek yaşamım korkumun kabulüyle başladı. Blogunu izlemeyi çok isterim. Yüreğine ve kalemine sağlık.

  8. Sıfır ısıkta yaz basında yaylada 100 mt yurudugumde hisettiklerim tam da bunlardı. Gece 3 yaban domuzunun ayak sesi. Tum algılar açık. İlerde sürekli yasayacagım yerdeydim…

  9. Herkesin bir korkusu olması doğal ama bunu halk diliyle gurbette yaşamak hakikaten düşünmeye değer.Sevgili kardeşim yaz ki içindekiler birikip patlamaya dönüşmesin.Selamlarımla..

  10. Bir şey diyeyim mi, böyle gerçek yazıları okumak istiyor insan. AYA BİLE GİDERİM ŞU AN. ELLERİNE, YÜREĞİNE SAĞLIK.

CEVAP VER

Yorumunuz
Adınız

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.